Farklar Sözlüğü

Site 1. rengi

Site 2. rengi

Topbar rengi

Menü ikon

Menü hover

Menü arama

Footer rengi

Tasarım

Bitmeyen Tartışmalardan Birisi; Özcülük mü? Varoluşçuluk mu?

03.11.2019

Her ikisini de bir akım olarak tanımlayabiliriz. Farklı kitlelere hitap eden belirli bir yöntem olarak felsefe tarihinde ortaya çıkmıştırlar. Fakat temel farkları, Özcülüğün felsefi bir sistem olamaması, buna mukabil Varoluşçuluğun zaman içerisinde sistemleşmiş bir felsefe tarzı olmasıdır. Tarihi açıdan bakacak olursak da Özcülük, Varoluşçuluktan oldukça geç bir dönemde peyda olmuştur.

Özcülük, diğer bir tabirle Esasçılık, şeylerin gerçek tabiatının yani mahiyetinin o şeylerin özünde mündemiç olduğuna inanır. Özdeki bu mahiyeti kavramak da sosyal fenomenlerin anlaşılmasının temel şartıdır. Varoluşçuluk ise, insanın bu kâinata fırlatıldığını, burada terk edilip, unutulduğuna inanır. Dolayısıyla insan bu haliyle kozmik bir mağdurdur. Ve neden burada olduğunu bir şekilde anlaması, diğer varlıklardan farkını tespit edebilmesi gerekir. Bu bakış açısıyla yaklaştığımızda her iki akımın da temel derdinin bir tür anlam arayışı olduğunu görürüz.

Özcülüğü, Platon’un devlet görüşüyle daha iyi anlayabiliriz. Platon’a göre dünyada kurulmuş pek çok devlet stili söz konusudur. Bunlar insani anlayışın bir yansıması olarak teşekkül etmişlerdir. Fakat devlet denen olgunun ardında hakiki bir öz yatar. Tıpkı diğer eşyaların ideaları olduğu gibi devletin de bir ideası vardır. Onu bulup, keşfetmek ve ona göre bir devlet stili tesis etmek gerekir. Varoluşçuluğu da bir örnekle açıklayacak olursak, Camus, Sisifos Şöleni’nde hayatı boyunca bir kayayı bir tepenin en ucuna taşımaya çalışan fakat bir türlü bunu başaramayan adamdan bahseder. İnsan işte bu adamdan farksızdır. Değersiz bir kayayı, tepeye çıkarmaya çalışmak ve başarısız olmakla bu adamın hayatı ne kadar anlamsızsa, diğer tüm insanların hayatı da o kadar anlamsızdır.

Özcülük, tarih içerisinde bir felsefeye bağlı olarak ortaya çıkmamıştır. Yani ne bir felsefi disiplinin uzantısı ne de kendi başına felsefi bir sistemdir. Daha çok farklı filozofların bazı görüşlerinde yerini bulan -Platon gibi- bir yaklaşım tarzı olmuştur. Özcülük, esasında bir eğitim modelidir. Dönemine göre fark yaratacak ilkeler üretmiş, eğitimi daha interaktif ve fonksiyonel bir seviyeye getirecek yeni bir anlayış tesis etmiştir. Varoluşçuluk bu anlamda Özcülükten oldukça farklıdır. Varoluşçuluk başlı başına bir felsefi disiplindir. İlk çıktığı zamanlarda ve özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra revaçta olsa da son zamanlarda eski kıymetini yitirmiştir. Akademik çalışmalar yapılmaya devam edilse de artık varoluşçu filozoflar yetişmemektedir.

Özcülük, eğitimde hayli yol kat etmiştir. Farklı ilkeler ve eğitim modelleri ortaya koymuş, özü anlayabilecek öğrenciler yetiştirmeye çalışmıştır. Özcülüğün eğitimdeki anlamı şudur; bir sınıf öğrenci düşünün, öğretmen bu sınıfın ortak özünü keşfeder ve bu öze göre eğitime başlar. Öğretmen bu sistemde merkezi bir yere sahiptir. Ve amacı, öğrencisine dünyayı olduğu gibi anlatabilmek ve öğretebilmektir. Varoluşçuluk da farklı sahalarda bir süre hüküm sürmüştür. Yalnızca eğitim alanında aktif bir çalışma yapıldığını göremiyoruz. Bunun haricinde edebiyat, sinema, sanat, tiyatro, şiir, psikoloji ve daha pek alana tesir etmiş, bu alanlarda özgün varoluşçu yaklaşımların teşekkül etmesine sebep olmuştur.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.