Bir Hoca-Talebe Hikayesi; Platon ve Aristo
Görünenin ardındaki gerçeklik tarih boyunca pek çok insanın zihnini meşgul etti. Kâinatın deşifre edilmeyi bekleyen sırları, hakikat aşıklarının yegâne meşgalesi oldu. Binlerce insan, değişenin dayandığı değişmez gerçekliğin keşfi için çaba ve enerji harcadı. Ama bu yolun öncülerinden yalnızca birkaç tanesi insanlığın evrensel hafızasına isimlerini yazdırmayı başarabildi. Platon ve şakirdi Aristo işte onlardan sadece ikisidir.
![]()
![]()
Raphael, Rönesans’ın klasik ruhunu, pürüzsüz fırça darbeleriyle yansıttığı Atina Okulu (Scuola di Atene, 1511) isimli tablosunda iki kadim filozofun arasındaki büyük farka küçük bir dokunuşla dikkat çeker. İki filozof tablonun tam merkezindedir. Hararetli bir tartışma içerisinde gibi görünmektedirler. Platon eliyle gökyüzünü işaret ederken, Aristo yine eliyle yeryüzünü göstermektedir.
Platon’un gözleri göklerdedir. Eliyle işaret ettiği yer de her daim orasıdır. İdeal olanın yukarılarda bir yerlerde olduğuna inanır. Ve idea felsefesini bu ana görüş üzerine temellendirir. Hakikat onun için soyut dünyanın içinde saklıdır. Ütopiktir biraz. İdealisttir. Olmayacak olanın peşindedir. Onda devlet de kral da insan da her zaman kitabidir. Kitabi demişken üretken bir yazardır aynı zamanda. Diyaloglarının neredeyse tamamı günümüze ulaşmış, muhtelif dillere çevrilmiş, aktif olarak basılıp okunmaktadır. Batı felsefesinin bu diyaloglara düşülen dipnotlardan ibaret olduğunu iddia eder Alfred Nort Whitehead. İyi bir hocadır. Bir o kadar da ahde vefalı bir tilmiz. Bir bahçıvanın mahareti, bahçesindeki çiçeklerden belli olur. Bir hocanın da kıymeti kendini, yetiştirdiği adamda gösterir. Bu meyanda Aristo’ya bakmak, Platon’u görmek gibidir.
Hocasının zıddına yürümüş bir beyindir. Platon’da gökyüzüne uzanan işaret parmağı, onda yeryüzünü hedef alır. Yani maddeyi. Maddenin içindeki gerçekliği. İdeayı değil, fiziki olanı. Soyutu değil, somutu. Platon’un arayışı dikeyse, Aristo’nunki yataydır. Çünkü ona göre hakikat aslında çok da uzaklarda değildir. Tam burada şu içinde bulunduğumuz vadinin düzlüklerinde bir yerlerdedir. Bu yüzden hocası Platon’un sürekli sarp yamaçları tırmanmasını ve hakikat denen şeyi dağların şahikasında aramasını doğru bulmaz. Herhalde birisi Platon’a teleskop, Aristo’ya büyüteç ya da mikroskop vermiş olsaydı hayatlarının en büyük iyiliğini yapmış olurdu.
Platon ve Aristo arasındaki hoca-talebe ilişkisi sanırım ideal olanın bir tezahürüdür. Aralarındaki uçurum farkına rağmen felsefe tarihi her ikisini de bir potada değerlendirmiş, çağları aşan bir kültürel mirasın doğumuna vesile kılmışlarıdır.