Bir Uzun-Kısa Hikayesi; Şiir ve Nesir
En temel fark, iki yazı türünün formel olarak ciddi anlamda değişiklik göstermesi. Nesirde satırlar anlama zarar vermedikçe uzar, gider. Noktalama işaretleri ile zapt edilir. Hatta gerçek bir sanatçıysan sayfalar uzunluğunda bir satır yazabilirsin. Victor Hugo gibi mesela. Ya da Oğuz Atay ve Orhan Pamuk gibi… Şiirde uzun cümle eksiklik belirtisidir. Kısalık şiirin en klas yönü ve en farklı tarafıdır. Şiir bir sanatsa, onu sanatsallaştıran kelime kullanımındaki züht, cümle kurulumundaki bencilliktir.
Diğer fark, birincisinin dolaylı neticesi olarak anlam yoğunluğudur. Cümle uzadıkça anlam genişler, anlam genişledikçe de sığlaşır. Hacimli kitaplar bir karakterin yemekte neler yediğini uzun uzun anlatabilir mesela. Nesir yapı itibariyle buna müsaittir. Ama şiir, anlamı ne kadar dürebilirse o kadar kıymetlenir. Anlamın katmanlaşması da şiirdeki cümle yapısının kısalığıyla alakalıdır. Haiku adı verilen ve toplamda altı kelimeden oluşan şiir türü, bu meyandaki en çarpıcı örneğidir. Aynı zamanda bu özellik, şiirin, kendi sahasındaki diğer eserlerden kolayca farklılaşmasını sağlar.
Nesir ve şiiri ayıran bir diğer fark da, kullanım alanlarının aynı olmamasıdır. Nesir daha interaktiftir. Pek çok yerde kullanılabilir. İnsanlar bu tür ile kendilerini daha iyi ifade edebilirler. Ve muhatapları onları daha iyi anlayabilir. Fakat şiir sanattır. Beceri ister. Anlaşılması kolay olmadığı ve ciddi bir emek sarfı istediği için pek tercih edilmez.
Nesirci de şair de ilhama ihtiyaç duyar. Çünkü yazı yazmak bir yerde sanattır. Ama nesir zamanla yazara profesyonellik kazandırır. Ve ilham artık elzem bir şey olmaktan çıkar. Ahmet Ümit, Stephan King, Virginia Wolf gibi yazarlar bunu başarmışlar mesela. Onlar için yazmak ve yazmamak farksız bir eyleme dönüşmüş. Bir fabrika işçisinin her gün kalkıp işine gitmesi gibi onlar da her gün yazı yazabilecek kıvama getirmişler kendilerini. Şiir böyle değildir. En yaşlı şairler bile kalemlerini oynatabilmek için ilhama gereksinim duyarlar. Turgut Uyar’ın şairlik hayatında ciddi bir fetret dönemi vardır. İlhamsız geçen günler büyük şairin yeteneğini elinden almış. Ta ki tekrar buluncaya kadar. İlhamını yani aşkını. Yani Tomris’ini.